Temelini Anayasa’dan alan İdare Hukuku’nun amacı; kamu yararını gerçekleştirmek, idarenin kişilerle olan ilişkilerini ve işleyişini düzenlemek, kamunun üstünlüğü ile bireyin hak ve özgürlüklerin dengelenmesini sağlamaktır. Bu nedenle gerçek/tüzel kişileri yakından ilgilendiren idari işlemlerin hukuka aykırı olması durumunda idarenin yetkili mercilerine başvurulması ve idari yargıda açılması gereken idari davaların ivedilikle açılması gerekmektedir.
İptal Davası
İdari yargıda, bir idari işlemin yetki, sebep, şekil, konu ve amaç unsurlarından bir veya birkaçının hukuka aykırı olması nedeniyle menfaati ihlal edilenler tarafından, işlemin tebliği veya ilanından itibaren belli bir süre içinde açılan bir dava türüdür. İYUK m.2/2 gereği idari yargı yetkisi, idari eylem ve işlemin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olup idari mahkemece yerindelik denetimi yapılamaz. Dolayısıyla mahkemece idarenin takdir yetkisini kaldıracak şekilde karar verilemez. Aşağıda bu dava türünde görevli mahkemeler belirtilmiştir:
- İdare Mahkemesi (ilk derece mahkemesi),
- Vergi Mahkemesi (ilk derece mahkemesi),
- Bölge İstinaf Mahkemesi (BİM) (istinaf mahkemesi),
- Danıştay (temyiz mahkemesi / bazı davalar bakımından ilk derece mahkemesi).
İdari işlemin niteliğine göre özel ve genel olmak üzere iki tür dava açma süresi bulunmaktadır. Buna göre;
- Kural olarak idari işlemlere karşı idari yargıda iptal davası açma süreleri genel dava açma süresine tabi olmakla birlikte, Danıştay ve idare mahkemelerinde 60 gün ve vergi mahkemelerinde ise 30 gündür. Bu süreler hak düşürücü sürelerdir.
- İdari işlemin niteliğine göre iptal davası açma süresi özel kanunla açıkça farklı öngörülmüş ise genel dava açma süreleri uygulanmaz. Bunun için söz konusu idari işleme ilişkin özel kanun veya madde olup olmadığı araştırılmalıdır.
Tam Yargı Davası
İdarenin bir eylem, işlem veya ihmali nedeniyle maddi-manevi zarara uğramış olan kişilerce, söz konusu zararın tazmini amacıyla idari yargıda açılan dava türüdür. Özel hukuktaki tazminat veya alacak davasına benzer mahiyette bulunan tam yargı davası, idarenin bir idari işleminden kaynaklanan zararın tazminine dayanıyorsa İptal Davası ile birlikte veya iptal davasının kesinleşmesinin ardından ayrı bir dava olarak açılabilir. Aşağıda bu dava türünde görevli mahkemeler belirtilmiştir:
- İdare Mahkemesi (ilk derece mahkemesi),
- Vergi Mahkemesi (ilk derece mahkemesi),
- Bölge İstinaf Mahkemesi (BİM) (istinaf mahkemesi),
- Danıştay (temyiz mahkemesi / bazı davalar bakımından ilk derece mahkemesi).
İdarenin bir eylem, işlem veya ihmali nedeniyle maddi-manevi zarara uğramış olan kişilere karşı tazmin yükümlülüğü temelde iki hukuki nedene dayanır:
- Kusurlu Sorumluluk (İdarenin Hizmet Kusuru)
- Kusursuz Sorumluluk
Tam yargı davasında mahkemece öncelikle kişinin uğramış olduğu maddi-manevi zararın gerçekleşmesinde idarenin kusurlu sorumluluğunun bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Mahkemece dava konusu zararda idarenin kusurlu sorumluluğunun bulunmadığının tespit edilmesi halinde idarenin kusursuz sorumluluk hallerinin mevcut olup olmadığı değerlendirilmelidir. Mahkemece idarenin sorumlu tutularak dava konusu zararın tazminine karar verilmesi halinde, idarenin bu sorumluluğunun kusurlu sorumluluk mu kusursuz sorumluluk mu olduğu kararın gerekçesinde açıkça yer almalıdır.
Dava konusu zararın tümüyle zarar görenin veya üçüncü kişinin kusurundan kaynaklandığının tespit edilmesi halinde, zarar ile yürütülen kamu hizmeti arasında nedensellik bağı kurulamayacağından idarenin tazmin sorumluluğu söz konusu olmayacaktır. Ancak nedensellik bağı bulunmasa da idarenin sorumluluğunun söz konusu olacağı istisnai bir durum olan “sosyal risk”; idarenin faaliyet alanında meydana gelen ancak yürütülen kamu hizmetinin doğrudan sonucu olmayan, toplumun içinde bulunduğu koşullar nedeniyle gerçekleşen toplumsal nitelikli risktir. Sosyal risk, yalnızca toplumun bireyi olunması sebebiyle kişinin uğradığı özel ve olağandışı zararların topluma pay edilerek giderilmesi amaçlanan, nedensellik bağı aranmayan idarenin istisnai sorumluluk halidir. Dolayısıyla sosyal riskin; nedensellik bağı kurulabilen sorumluluk hallerinin uygulanamayacağı durumlarda, belli şartların sağlanması halinde tartışılabilecek idare hukukunun uygulamalarıyla vücut bulmuş bir sorumluluk türü olduğunu söylemek mümkündür.
Tam Yargı Davası Türleri
- Tazminat Davası Niteliğinde Tam Yargı Davası: İdarenin bir eylem, işlem veya ihmali nedeniyle maddi-manevi zarara uğramış olan kişilerce zararın giderilmesi amacıyla açılan dava türüdür. Örn; idarenin kazı faaliyeti nedeniyle oluşan çukura düşen kişinin hayatını kaybetmesi halinde yakınları tarafından açılacak olan maddi-manevi tazminat davası.
- İstirdat Davası Niteliğinde Tam Yargı Davası: Malvarlığı veya parasal değeri, hukuka aykırı bir şekilde idarenin hesabına geçen kişilerce söz konusu malvarlığı veya parasal değerin geri alınması amacıyla açılan dava türüdür. Örn; vergi dairesince gelir vergisinin fazla tahsil edilmesi halinde fazla ödenen verginin iadesi talebiyle vergi mahkemesine açılacak tam yargı davası.
- Vergi Davası Niteliğinde Tam Yargı Davası: Vergi yükümlüsü tarafından, sorumluluğu kapsamındaki verginin esas veya miktarına karşı vergi mahkemesinde tam yargı davası mahiyetindeki dava türüdür.
- İdari Sözleşmelerden Doğan Tam Yargı Davası: Bir tarafında idarenin hâkim taraf olarak yer aldığı, kamu hizmetlerinin görülmesi/gördürülmesi amacıyla düzenlenen sözleşmenin uygulanması sırasında ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin açılan dava türüdür. İdari sözleşmeden doğan tam yargı davasından söz edebilmek için, zararın sözleşmenin kurulduğu tarihten sonra ortaya çıkmış olması gerekir. Aksi halde sözleşme hükümleri uygulanmaz, idari işlemin hukukiliği değerlendirilir.
Aygüneş Hukuk Bürosu olarak Kuşadası’nda başarılı bir avukat kadroyla hizmet vermekte olup, Kuşadası İdare Hukuk Davası sorunlarınızı dava yoluyla çözüme kavuşturmanız aşamalarında hukuki destek sağlamaktayız.